Çocukluğunu, dört yanı ünlülerle çevrili bir mahallede geçen, büyüdüğünde ise kendisini magazin dünyasında bulan bir kişi. Yine o mahallede otomobil sevgisini ciğerlerine çeken, ama motosikletleri de boş geçmeyen biri. Sektörün belki de en eski otomobil ve motosiklet dergilerini çıkaran, tüm bunların yanına “astroloji”ye de ekleyen Kamil Hakkı Tolunay’dan bahsediyoruz. Yani nam-ı diğer “Hakkı Abi”den.
İşte bu yüzden sözü ve yazıyı ona bırakıp, Hakkı Tolunay’ı kendi kaleminden anlatmanın doğru olacağını düşündük. İşte, magazin, otomobil, “Magazin Otomobil”, motosiklet, yarışlar ve dahası…
“Kadıköy' de Cumbalı bir kagir evde 1954 yılının 10 Nisanı’nda doğduktan sonra, çocukluğumu bu evin çevresinde, keyifli bir mahallede geçirdim. Karşı evde, Duygu ve İnci Asena ablalar otururdu. Ben büyürken biri güzellik kraliçesi seçildi, diğeri de çağdaş Türk kadınının kalemi oldu. Arka sokakta yine güzellik kraliçesi seçilen Yelda Gürani otururdu. Günseli Başar, sokağımızı kesen Halitağa Caddesi’nde, ahşap bir evde otururdu. 1950’li yılların bir güzellik kraliçesi de o idi.
Durun daha bitmedi…
Arkada Meltem sokağın ucunda subay kızı Ajda ve Semiramis Pekkan kardeşler. Yıllar sonra da Bülent Ersoy. O dönem Bülent Bey’di ve nişanlısı Mehtap da benim bisikletli “kankim”di.
Böyle ünlüsü bol bir çevrede büyü ve gel de magazin muhabirliğine heves etme!
İnci Asena’nın o zamanki eşi Halit Çapın, babamın Manisa lisesinden ve sonra da hukuk fakültesinden arkadaşları olan Nezih Demirkent ve İrfan Türksever idollerimdi. Demirkent ve Türksever, Hürriyeti’in yönetiminde görev almadan önce, zamanın ünlü gazetesi “Son Havadis”i yönetirlerdi. Babam Gültekin Tolunay’ın, bu gazetede haftada iki gün yayınlanan köşesi vardı.
Tekrar başa dönersek, Böyle ünlülerle dolu bir sokakta, daha kendime gelemeden, ilim irfan ocağı Mektebi Sultani'nin ilk kısmına yatılı gitmeye hak kazandım bir sınavla. Ne sınavıydı, ne sormuşlardı hatırlamıyorum. Ne de olsa 55 yıl önceydi! Ama 5000 çocuk içinde, okula kabul edilen 26 kişiden biri olunca ailem beni süper zeki sanmıştı…
Lise sıralarında gazeteci olmuştum bile. Yıl 1970’ti ve ilk yazılarım Hürriyet Gazetesi’nde, perşembeleri "Amatör Spor yurtları" sayfasında çıkmaya başlamıştı.
Üniversiteyi kazanıp Arkeoloji’ye girerken, 1974’te rahmetli Nezih (Demirkent) Amca’nın kapısını aşındırıp Hürriyet'te magazin muhabiri olarak başladım. Gazetecilik devam ederken, benim “arkeoloji” olarak başlayan üniversite hayatım, 8 yılın sonunda İTİA Şişli Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde noktalanmıştı o da ayrı mesele…
Bu arada gazeteciliğe başladığım günü anlatmadan geçmek istemiyorum…
26 Ağustos sabahı ve yıl 1974…
Hürriyet Gazetesi’nin karşı sokağında bulunan ek binada Erdoğan Sevgin’in karşısında ayaktayım. O gün karar verilecek. Nezih Amca, çocukluktan beri gazeteci olmak istediğimi biliyor. Ama babamla konuşmuşlar, “Gazeteci olmasın, para kazanamaz. Üniversitede seçtiği mesleğini yapsın. Ben onu gönderirim!” demiş.
Aslında Erdoğan ağabey de bir aydır oyalıyordu beni. “Al bu dergileri oku. Bir konu seç özet yaz. Buradaki habere benzer bir haber yaz bakalım. Hayali bir röportaj yaz” deyip, gönderiyordu sürekli. Ben ise ertesi sabah, işi yapmış olarak yine karşısındayım... Sanıyor ki, bir hafta sonra geleceğim, ya da verilen işi unutup vazgeçeceğim!. Ama ben zaten kararımı küçükken vermişim… “Ben gazet